1920’lerin ortaları. Paris. Dingo’s Bar.
Birbirinden çok farklı yapıda Scott ve Ernest adında iki adam. Scott, Muhteşem Gatsby’yi yayımlayalı birkaç hafta olmuş. Ernest ise gazetecilik işleriyle uğraşıyor. Ernest sert, kan içerisinde kalmış kızgın bir boğa; duygularında hep bir damla heyecan ve çokça başkaldırı olan bir adam. Scott ise bir “dışarıdaki”, içindeki ümitle hayata tutunan bir romantik ve kırık kabuğundan sızan ışığıyla çekici bir adamdı. İkisinin de çok sevdiği iki şey vardı: alkol ve yazmak.
Yolları burada kesişen bu iki adamın arasındaki ilişki hep karmaşık oldu. Zaten hayatları da öyleydi. Aşkın, savaşın, var olmanın pençesinde kayıp bir neslin çocuklarıydı onlar.
1934 yılına gelindiğinde Scott, Tender is The Night’ı yazmıştı ve arkadaşı Ernest’ten kitap hakkındaki fikirlerini yazmasını istemişti. Ernest bir yazar olarak, bir dost olarak, içindekileri olabildiğince samimi bir şekilde dışına dökerek şunları yazıyordu mektubunda:
Key West
28 Mayıs 1934
Sevgili Scott,
Beğendim ve beğenmedim. Sara ve Gerald’ın şahane tasvirleriyle başlamıştın (kahrolası Dos kitabı yanında götürdü, o yüzden bakamıyorum. Yani yanlış yaparsam…) Sonra onlarla oynamaya başladın, onları hiç gelmedikleri yerlerden getirdin, başka insanlara dönüştürdün ama bunu yapamazsın Scott. Eğer gerçek insanlardan bahsedeceksen onlara hiç sahip olmadıkları ebeveynler veremezsin (çünkü onları aileleri ve başlarına gelen şeyler şekillendirir), onlara yapmayacakları şeyleri yaptıramazsın. Beni, Zelda’yı, Pauline’i, Hadley’i, Sara’yı ya da Gerald’ı alabilirsin ama onları aynı tutmalı ve ancak yapacakları şeyleri yaptırmalısın. Birini bir başka biri yapamazsın. Yaratıcılık en güzel şeydir ama gerçekte olmayacak hiçbir şeyi uyduramazsın.
En iyi olduğumuz zamanlarda yapmamız gereken şey bu — her şeyi uydurmak, ama öyle gerçekçi uydurmak ki daha sonra gerçekleşebilecek türden.
Kahrolası, insanların geçmişleri ve gelecekleriyle öylesine oynamışsın ki ortaya insan değil, olağanüstü derecede ustaca uydurulmuş sahte yaşam öyküleri çıkmış. Sen ki herkesten daha iyi yazabilirsin, yetenek içerisinde yüzen birisin ki insan ister istemez – boşver. Tanrı aşkına Scott, kim incinirse incinsin, ne olursa olsun hakikati yaz ama bu saçma sapan tavizleri verme. Mesela, Gerald ve Sara hakkında yeterince bilgiye sahip olsaydın onlar hakkında bir kitap yazabilirdin ve onlar hakkındakiler doğru olsaydı bile bu onları ancak geçici bir süreliğine etkilerdi.
Harika kısımlar vardı ve ne başkaları ne de bizim çocuklardan biri, senin yazdığın bir şeyin yanına yaklaşamaz, ama bu sefer fazlasıyla hile yapmışsın. Buna hiç ihtiyacın yoktu.
İlk olarak, senin hep düşünemediğini iddia etmişimdir. Peki, diyelim ki bunu yapabiliyorsun. Ama yine de düşünemediğini varsayalım; o zaman bildiklerinden yola çıkmalı, uydurmalı ve insanların sahip oldukları geçmişlerini aynen muhafaza etmelisin. İkincisi, uzun süre önce kendi sorularına verilen cevaplar dışındaki şeyleri dinlemeyi bıraktın. İyi malzemen vardı, dinlemene gerek yoktu. Bir yazarın kurumasına sebep olan şey budur (hepimiz kururuz, bu sana hakaret değil) – dinlememek. Her şey buradan gelir. Görmek, dinlemek. Yeterince iyi görüyorsun ama dinlemeyi bıraktın.
Söylediklerimden çok daha iyi, ama yapabileceğin kadar değil.
İstersen arazide Clausewitz, ekonomi ve psikoloji çalış ama bunların hiçbiri yazmaya başladığında işine yaramaz. Biz berbat cambazlar gibiyiz ama zaman zaman harika atlayışlar yaparız ve diğer cambazların çoğu hiç atlamazlar bile.
Tanrı aşkına yaz ve diğerleri ne diyecek ya da eser bir şaheser olup olmayacak mı diye endişelenme. Ben doksan bir sayfa rezaletin içine bir sayfa şaheser koyarım. Berbat kısımları çöpe atmaya çalışırım. Sen ise para kazanıp yaşamak ve yaşatmak için bu saçmalıkları yayımlamak zorunda hissediyorsun. Eğer yeterince ve elinden geldiğince yazarsan yine benzer derecede başyapıt malzemesi ortaya çıkacaktır (Yale’de dediğimiz gibi). Oturup bilinçli bir şekilde bir başyapıt yazabilecek kadar iyi düşünemezsin. Ama eğer Seldes ve seni mahveden tiplerden kurtulup elinden geleni yapıp, izleyicilerin iyi işlerini alkışlamasına, kötü olduğunda yuhalamasına izin verirsen her şey yoluna girer.
Kişisel trajedini unut. Hepimiz başından beri berbat haldeyiz. Gerçekten ciddi bir şekilde yazabilmek için öncelikle acı çekmeli ve onu samimi bir şekilde kullanmalısın. Ona bir bilim insanı edasıyla sadık bir şekilde yaklaşmalısın -ama sana ya da yakınlarının başına geldiği için hiçbir şeyi önemli sanma.
Bu noktada bana kızarsan şaşırmam. Tanrım, başkalarına nasıl yazacaklarını, yaşayacaklarını ya da öleceklerini söylemek ne kadar keyifli…
Seni görmek ve ayık kafayla bir şeyler konuşmak isterim. New York’ta öylesine sarhoştun ki bir yere varamadık. Sen trajik bir karakter değilsin. Ben de değilim. Biz yalnızca yazarlarız ve yapmamız gereken şey yazmak. Dünyada işinde disipline en çok ihtiyacı olan adam sendin ve sen seni işinden kıskanan, seninle rekabet eden ve seni mahveden biriyle evlendin. O kadar basit değil tabii. Zelda’yı ilk gördüğümde deli olduğunu düşünmüştüm ve sen ona aşık olarak daha karmaşık hale getirdin. Ve elbette sen bir ayyaşsın. Ancak Joyce’tan fazla değil ve çoğu iyi yazar da aynı halde. Ama Scott, iyi yazarlar her zaman geri döner. Her zaman. Şu anda, kendini iyi bulduğun zamankinden iki kat daha iyisin. Ben zaten Gatsby’yi o kadar beğenmemiştim. Şimdiye kadar yazdığından iki kat daha iyisini yazabilirsin. Tek yapmak gereken şey dürüstçe yazmak ve yazdıklarının nereye gideceğine aldırmamak.
Devam et ve yaz.
Her neyse, sana gerçekten hayranım ve ara sıra konuşabilmek isterim. Sohbet ederken güzel vakit geçirirdik. Neuilly’de ölmek üzere olan adamı görmeye gidişimizi hatırlıyor musun? Bu kış buradaydı. Çok iyi bir adam Canby Chambers. Dos’la çok görüştü. Şimdi gayet iyi, geçen yıl şu sıralar çok hastaydı. Scotty ve Zelda nasıl? Pauline sevgilerini yolluyor. Hepimiz iyiyiz. Pauline, Patrick ile birlikte birkaç haftalığına Piggot’a gidecek. Sonra Bumby’i getirecek. Güzel bir teknemiz var. Uzun bir hikâye üzerine çalışıyorum. Yazması zor olan türden.
Her zaman dostun olarak.
Ernest.
Kaynakça
Hemingway, E. (1981). Selected Letters, 1917-1961.

